Kelime anlamı "yaşayan çiçek " olan İkebana, Japon Çiçek Tanzim Sanatı olarak tüm dünyada milyonlarca insan tarafından uygulanmaktadır. Batıda çiçekler vazolara yerleştirilirken uyulması gereken kurallar ve içerdiği bir felsefe de yoktur. Bu felsefe insanın ruhunda bir yolculuk yapmasına yol açtığı içindir ki, çiçekleri tanzim ettikten sonra terapiye girmişçesine rahatlar insan. 

  

İkebanada kesme çiçek kullanılması ve bunun da ömrünün kısa olması tartışmalara yol açmakla beraber Japonların haklı bir sebebi vardır. Japonya bir ada ülkesi olması sebebiyle parklar ve bahçeler ve tabii ki doğa için yeterli alanları yoktur. Halbuki Japonlar için çiçek çok önemlidir. Bunun için yetiştirdikleri çiçekleri evlerinde, ofislerinde, çalıştıkları her yerde ve hatta büyük marketlerde İkebana tarzında sergilerler ki, her zaman görebilsinler. Ortalama haftada bir veya 10 günde bir yenilerler. 

  

İkebananın pek çok ekolü ve okulu vardır. Bazı ekollerde amaç çiçekleri tanzim ederken tabiatın güzelliklerini sergilemektir. Dağlar, ovalar, şelaleler, nehirler 7 dalla ifade edilir. 

  

Bu yazıyı yazan sanatçının uzmanlık alanı olan Enshu ekolünde amaç çiçek ve dalların kendi güzelliklerini sergilemektir. 

  

Günümüzde Japon sanatı diye bilinen İkebana aslında Hindistandan yayılan Budizmin dini törenleri ile başlamıştır. İkebana, 6. yy.da Budizmin Japonyaya girişi ile başlamıştır. Budizmde ibadet, ölmüşlerinin ruhu için Budanın onuruna sunağa çiçek koyarak yapılırdı. Budizmin doğum yeri olan Hindistanda çiçekler rastgele konurdu. Oysa 10. yy.da Japonyada çiçek sunumlarını kaplar içlerinde yapıyorlardı. Budanın sunağındaki çiçek tanzimlerinin sorumluluğu o tapınağın rahiplerine aitti. 

  

  

  

İKEBANANIN TARİHSEL SERÜVENİ 

  

Japonların geleneksel sanatlarından biri olan İkebana, 15. yy.ın ortalarında, İkebananın ilk klasik stillerinin ortaya çıkması ile birlikte, dini özelliğinden bağımsız olarak sanat statüsü formunu almaya başlamıştır. Ancak sembolik ve filozofik unsurlarını hep muhafaza etmiştir. İkebananın ilk öğretmenleri ve öğrencileri rahipler ve asilzadelerdi. Zamanla, değişik okullar, ekoller artış gösterdi, stiller değişti ve İkebana toplumun her kesiminde yapılır oldu. 

  

En eski ikebana ekolü İkenoboKyotolu bir rahibin ikebanayı çok iyi yapması ile başlar ve sunaklardaki çiçek düzenlemelerini yapan rahiplerin yaptığı tanzim stiline İkenobo denir. 

  

15 yy. sonlarına doğru kurallar ve stiller o kadar gelişir ki, İkebana sadece rahiplerin ve asilzadelerin benimsediği bir sanat olmaktan çıkar, sıradan insanlar tarafından da uygulanır hale gelir. Böylece belli koşulları olan bir sanat formunun gelişmesi başlamış olur ve tekstler yazılmaya başlanır. 

  

Zaman geçtikçe İkebana geleneksel festivallerin bir parçası haline gelir ve belli zamanlarda ikebana sergileri açılmaya başlanır. 1560 - 1600 yılları arasındaki Momoyama döneminde çok görkemli şatolar inşa ediliyordu ve asilzadeler büyük rikka çiçek tanzimleri yapıyorlardı. 

  

17nci yüzyılda gelişen tüccar sınıfı daha basit bir stil geliştirdiler. 

  

1930larda ve II. Dünya Savaşı sonrası dönemde ise tüm sosyal sınıfları da içeren pek çok İkebana okulları açılmış ve dünyaya yayılmıştır. Artık çelik ve plastik bile İkebanada kullanılmaya başlanmıştır. 

  

Çay seremonisinde de mutlaka bir İkebana (Nageire stilinde) bulunur. 

  

  

  

İKEBANANIN FELSEFESİ VE TEKNİĞİ 

  

İkebananın felsefesi ve yapılış tekniği öğrenildikten sonra, kişi tabiatta gördüklerini ve yaratıcılığını kullanarak sanat eserini meydana getirir. Bunu yaparken çiçeklere konsantre olduğundan bir nevi terapi olur onun için. Kendi iç dünyasına döner, iç sesini dinlemeyi öğrenir. 

  

Tekniğini uygularken beynini, felsefesini uygularken ruhunu, beraber kullanmayı deneyimler. Meditasyon yapmış gibi rahatlar, ferahlar. Günlük hayatın keşmekeşinden kurtulur. İşte bu sebeplerden dolayı Japonların çoğu iş dönüşü ikebana kursuna gidip o günün stresinden ve yorgunluğundan kurtulmayı tercih ederler. 

  

Benim uzmanlık alanım Enshu ekolüdür. Moribana yani yatay stil uygulamasıdır. Moribana, kullandığımız kapların adıdır. Bunların içine kenzan denilen çivili bir aparat diyebileceğimiz tutucular koyarız ve çiçekleri bunların üstüne saplarız veya ülkemizde kenzan bulamadığımız için, çiçekçilerin de kullandığı Oasis denilen süngerlere saplarız çiçekleri. 

  

En az üç ana dal kullanmak kurallar gereğidir. Bu üç ana dal genellikle çiçekli olur. Sadece yeşil yapraklı dallardan da seçilebilir. Bu üç ana dal, Moribananın içindeki kenzanlara saplanırken dikkat edilecek husus, bunların boyları ve yerleştirirken aralarındaki açılardır. En uzun dal Moribananın uzunluğunun iki katı veya bir buçuk katı olmalıdır. Fazlası kesilir. Kenzanın üstüne 90 derece diklikte veya 10 derece eğimle saplanır. İkinci çiçeğimiz birinci çiçeğimizin üçte ikisi uzunlukta kesilir ve birinci çiçekle aralarında 45 derece açı olacak şekilde yerleştirilir. Üçüncü çiçeğimiz ise ikinci çiçeğimizin yarısı kadar kesilir ve birinci çiçeğe 75 derecelik bir açı ile kenzana saplanır. Bu işin teknik kısmıdır. 

  

Felsefesine gelecek olursak, bu, İkebananın beni en çok çeken yönüdür işte. Birinci yani en uzun dalımız YARADANı temsil eder. İkinci çiçek DÜNYAyı temsil eder. Üçüncü dal ise İNSANı temsil eder. Hepimizi, doğayı her şeyi tek bir Yaradan yaratmıştır. Yaradan dünyayı da yaratmıştır. Biz insanlar dünyanın üstünde yaşayanlarız. 

  

Hiyerarşik sıraya bakarsak en uzun olan Yaradan, ortada olan Dünya ve en kısa olan İnsandır. 

  

Tabii bu kadar çiçek yeterli değildir. Bu üç dal kesin olarak boy ve açı bakımından bu kurallarla yerleştirilir. Koymak istediğimiz diğer çiçekler istediğimiz kadar ve istediğimiz gibi yerleştirilir. 

  

Burada dikkat edilecek nokta üç ana dalın dışında koyacağımız çiçeklerin sayısı ki bunlara aksesuarlar diyoruz, tek sayı olmalıdır. Çünkü Yaradan tekdir. Ayrıca çeşitli yeşillikler ve yapraklı dallar, yapraklar, kuru dallar v.s. kullanabiliriz. Aksesuarlar dediğimiz çiçekler de yaşamımızdaki çeşitli olayları, mutluluk ve üzüntüleri v.s. temsil eder. Çiçekli dalların tüm yapraklarını koparırız. Ruhumuzdaki kargaşayı önlemektir bu noktada amaç. 

  

İkebananın aranjmandan farkı, asimetrik olması ve çiçekler arasındaki boşluk hissinin yaratılmasıdır. 

  

İkebanada kullandığımız çiçekler kurumuş da olabilir, görünüşleri çirkin de olabilir. Çünkü doğada bunların hepsi mevcuttur. Çok açmış, artık geçmeye başlamış veya kurumuş çiçek geçmişi, yeni açmışlar şimdiyi, anı, tomurcuklar da geleceği, umutları temsil eder. Bunu kendi yaşantımıza uygularsak hayatta güzellikler de vardır, üzüntüler de vardır. İkebananın sembolik ve filozofik yapısını burada görürüz. 

  

  

  

İÇ YOLCULUK 

  

İkebana genellikle önden bakılacak şekilde tanzim edilir. Çoğunlukla boşluk hissi yaratmak için çiçekli dalların yaprakları yolunur. Aranjman ve buketlerde gördüğümüz yığın yığın çiçek ve yaprak görüntüsü istenmez. Tabii bunun bir amacı vardır. Yaşamın aksesuarları dediğimiz çiçekler var ya, hani kuralsız olarak istediğimiz gibi yerleştirebileceğimiz olanlar, işte onlar bizim ruhumuzda biriktirdiğimiz ve aslında istemediğimiz ama farkında bile olmadığımız streslerimiz, sıkıntılarımız, travmalarımız, üzüntülerimiz olabilir. İkebana sadece sıradan bir çiçek tanzim sanatı değil bir aydınlanma aracıdır. İkebana yaparken iç yolculuğumuza çıkar bu olumsuzluklardan kurtulmayı deneyimleriz. Bu zaman içinde kendiliğinden olur. İşte boşluk duygusu yaratmak, yığın yığın çiçek ve yaprak görüntüsünden kaçınmanın anlamı burada ortaya çıkar. Uzak Doğu kültürünün manevi duygulara değer veren tarafı İkebanaya da yansımış olup yaşamdaki güzellikleri keşfetme üzerine kurulmuştur. 

  

Yaradanın doğada yarattığı güzellikleri alıp kendi iç dünyamızdaki güzellikleri de keşfetme yolculuğudur İkebana. Bunun için de olumsuzluklardan arınmamız gerekir. Bazen bu arınma gereksiniminin farkına bile varmadan hayatla boğuşarak yaşar gideriz. Paranın, malın mülkün esiri olduğumuzun farkına bile varmadan her şeyi sorun ederiz. Oysa hem İkebana yaparken iç dünyamızdaki, ruhumuzdaki yolculuğa çıkarken tüm bu yanlış giden yönlerin farkına varmış oluruz hem de onlardan nasıl kurtulacağımızı keşfetmiş oluruz. Bunu nasıl mı yaparız. Çiçek, görüntüsü ile rengi ile kokusu ile bizi en çok rahatlatan şeylerden biridir. Bunları tanzim ederken muhakkak ki konsantre oluruz, nasıl yapacağımızı düşünürken belki daha önce gördüğümüz bir manzarayı hatırlarız. Uzak Doğu sanatlarını da yaparken Uzak Doğu sporlarını veya Yogayı yaparken olduğu gibi konsantre olma gereği duyarız. İkebanada da çiçeklere konsantre oluruz. Nasıl bir ressam resmini yaparken fırça darbelerine konsantre olup kendinden geçerse, İkebana yaparken de kendinizden geçebilirsiniz. 

  

Çiçek düzenleme çalışmalarının sonucunda dışarıda yarattığımız yapıt içimizde yarattıklarımızın bir yansımasıdır. Hüznümüz de, sevincimiz de yaptığımız İkebanaya yansır. 

  

  

  

YAŞAM TARZI OLARAK İKEBANA 

  

Aslında İkebana bir yaşam tarzıdır. İçinde hem kuralları hem de yaratıcılığı barındırır. Ama yaşam da aynen böyle değil mi? Bir taraftan belli toplum kurallarına uymak zorundayız, bir taraftan da özgür yaşarız. 

  

Doğayı gözlediğimizde pek çok çiçeğin bir biri içine girdiğini görürüz. Bazılarının dalları esen rüzgardan dolayı kırılmıştır. Bazıları da tüm ihtişamı ile durmaktadır. İşte bizim ruhumuzda da bazı kırık dallar vardır, bazı yönlerimiz de bizi ayakta tutar. Bunlar aynen doğada olduğu gibi iç içedir. Bazen tanzim ettiğimiz çiçek dallarından birini kırmak bile isteyebiliriz. 

  

Evrensel gönül ile Yaradan ile uyum sağlamaya çalışırız İkebana yaparken Japonların yaptıkları İkebanaların önünde Yaradanın özünü ve amacını duyarcasına dikkat ve saygıyla durmaları görülmeye değerdir. 

  

Sanatla uğraşarak yaşamın ve varoluşun gizlerini çözmeye çalışırız aslında. 

  

Yaşam da bir sanattır. Yaşamın anlamı olarak kendimize göre en iyiyi, en güzeli yakalamak isteriz, hayatımız boyunca. Japon halkı da tüm sanatlara yaşamın güzelliklerini duyumsamamızı sağlayan bir eğitim biçimi olarak bakar. Çünkü güzellik akılcı ve yararcı düşüncenin ötesindedir. 

  

Japonyada sanat eğitiminin amacı yalnız sanat ürünü vermek değil, aynı zamanda aydınlanmaktır. Sanat, sanat olmanın ötesinde daha derin, daha öz bir gerçeğe değinmiyorsa, bir başka deyimle, sanatta bir parça olsun ruh yoksa, Japonlar böyle bir sanatı öğrenmeye değer bulmazlar. Japon kültür tarihine bakacak olursak sanatın ve dinin birbirine iç içe bağlı olduğunu görürüz. Çiçek düzenleme sanatı aslında sanattan da öte, derin bir yaşam görüşünün özlü bir anlatım biçimidir. 

  

Kır çiçekleri bile öyle bir düzenlenebilir ki, en görkemli en pahalı çiçekleri gölgede bırakabilir. 

  

  

  

ULUSLARARASI İKEBANA BİRLİĞİ 

  

Dünyada İkebana çeşitli sebepler ve vesilelerle pek çok ülkede uygulanmaktadır. Ancak bir sebep var ki çok önemli. Dünya savaşlar ile boğuşurken "Uluslararası İkebana Birliği" üyeleri, "çiçekler vasıtasıyla dostluk" başlığı altında, kar amacı gütmeyen bir kuruluş olarak, Japonya ve diğer ülkeler arasında hiç bir farklılık gözetmeksizin dostluk ve barışı yaymak için İkebanayı dünyaya tanıtmak ve öğretmek çalışmaları yapmaktadırlar. 

  

Türkiyenin üye olmadığı bu kuruluşun sloganı şöyledir: 

  

"İkebana yoluyla kişiler, yaşamlarının derin anlamlarını keşfetmekte, ruhları tatlılık, huzur, cömertlikle dolmakta ve tüm çevrelerine ışık, neşe ve güzellik getirmektedir. Hep beraber İkebana tohumlarını ekelim, yarın onlar tüm dünyada çiçek açacak ve barışçı ve daha iyi bir dünyaya zemin oluşturacaktır." 

  

Bu kuruluşa üye olmak için bir miktar para gerektiğinden, ben de bu sanatla uğraşan tek kişi olduğumdan maalesef ülkemiz üye değildir. Belki Kültür ve Sanat Bakanlığı bu işe bir gün el atar. 

  

Son olarak; büyük usta İkebana hocası Bukuyo Takedanın şu sözlerini İkebana yapmanın özü olarak paylaşmak istiyorum. 

  

"Dış biçimi iç derinliklerimizde arayarak yaratmalıyız." 

  

Çiçeklerle uğraşıp onları tanzim etmeye çaba gösterirken, dinginlik olmadan, benlik duvarı aşılmadan çırpınıp çabalamayla, zorlamayla yaratıcılık için gerekli özgürlüğe erişilemez, bir başka deyişle, Çiçek yolunda yürünemez. 

  

İşte bu benlik duvarını aşarak, içimizdekileri dışa yansıtarak ve zaman içinde ruhumuzda bizi rahatsız edici şeylerden kurtularak, Uluslararası İkebana Birliğinin hedeflediği gibi insanlar kendileri aydınlandığı için çevrelerine de ışık saçarak daha barışçıl ve daha iyi bir dünya için zemin oluşturabilirler.